9 Ağustos 2017 Çarşamba

Gürün Şivesi Sözlüğü

A
Aba 1-Kaba kumaş, keçe üstlük. 2-Abla, anne.
Abidik gubidik Saçma sapan, manasız.
Abrur Nisan ayı.
Acans Haberler, ajans (Radyo, TV).
Acer Yeni eşya, kıyafet.
Acuza Geçimsiz, huysuz
Açacak Kalemtraş.
Adi erik Kalitesi yüksek olmayan kayısı çeşidi.
Ağızlık 1-Su kanalı girişi. 2-Ucuna sigara takılan, içi delik çubuk.
Ağızlık saçağı Küçük su kanallarını tıkamakta kullanılan bez.
Ağzına laf vermek Söylenmemesi gereken şeyi aklına bırakmak.
Ağzına_yak(h)lasın 1-Konuşma sırasında konu olan şeyin "Olabildiğince sana yakın olsun ama seni ayıplıyorum," anlamında yerme sözü. 2-"Ağzına pislesin" anlamında küfür.
Ağzını ayırmak Oyalanmak, işe kendini vermemek, aylak dolaşmak.
Ahbun Hayvan gübresi.
Ahretin_mamir_olsun "Mekanın cennet olsun" anlamında söz dizisi.
Ahşer mahşer Kalabalık, karmaşık.
Akkala 1-Üst makama çıkmak, oturmak. (Haketmediği düşünülen kimseye yergi amacıyla söylenir) 2.Yüksek yer.
Alacak Ağaçtan elma toplamak için kullanılan araç.
Alaf Alev.
Alapçuk Çok basit malzemelerle yapılmış kulübe, çoban barakası.
Altbaş Odanın, tarlanın veya bahçenin girişe yakın kısmı
Amanat 1-Emanet. 2-Eğreti, yıkılacak halde.
Aplak Geniş ve yuvarlakça yüz.
Aralık Evin giriş bölümü, antre.
Arasa 1-Tahıl ve meyve gibi ürünlerin satıldığı yer. 2-Çok gezen kimse.
Araverti Hoppa, sürtük, çok gezen tozan kadın.
Araya gitmek/vermek Ziyan olmak/etmek.
Arbalanmak Dengesi bozulmak, düşecek gibi olmak.
Arbe Çarşamba.
Arınmak 1-Göz ününden kaybolup gitmek, defolmak (Beddua sözü). 2-Temizlenmek.
Arıstak Ahşap tavan.
Artuk Artık, geriye kalan, fazlalık.
Aşgana Aşhane.
Avara 1-Oyalamak. 2-İşsiz boş, avare.
Avcar Yemeğin içindeki doğranmış veya taneli (bakliyat) malzeme.
Avrat_abba 1-Çok bilmiş, aynı zamanda becerikli kimse. 2-Kadınlara özgü işlerde başarılı olan erkek. 3-Büyümüşte küçülmüş çocuk.
Avur zavur Gereksiz, ıvır zıvır konuşma.
Avuz İneğin yavru doğurduktan sonra sağılan ilk sütü.
Ayakyolu Tuvalet, hela.
Aymaklamak Bulaştırarak avuçlamak.
Ayran özemek Ayran yapmak.
Ayruk(h)su Tuhaf tabiatlı, topluluğa aykırı.
Azetlemek Ağırlamak, hürmet ve ikramda bulunmak.
Azıtmak 1-Başıboş bırakmak (Kedi, köpek) 2-Azmak.
Azulu Azgın, öfkeli, azılı.
B
Badsız Düşüncesiz, anlayışsız.
Bağlıkçı Yaygaracı, çok bağırıp çağıran kimse.
Bağrıkmak 1-İçi sıkılmak. 2-İçeride kapalı kalmaktan doğan aşırı sıkıntı.
Bakınç Bakılmaya muhtaç kimse.
Barata Eskimiş, atık, hurda veya hurdaya çıkmak üzere olan eşya.
Bark(h)aç Bakraç.
Bark(h)adar Mutlu, şen, berhudar.
Başlı-kıçlı Yan yana yatan birinin yatağa ters uzanması.
Başşaklamak Hasattan sonra geride hiç ürün bırakmamak üzere tamamını derlemek, toplamak.
Batal İşe yaramaz, berbat, sakat.
Batman Sekiz kiloluk eski bir ağırlık ölçüsü.
Bayak Biraz önce, demin.
Baytar Veteriner.
Bazlama Oklava ile açılıp sac üzerinde pişirilen, yufkadan daha kalın ama yufkadan daha küçük ekmek
Becayiş Değiş-tokuş, birini verip diğerini alma.
Beçço Sevimli kedi
Bel 1-Toprağı kazmaya yarayan, ayakla toprağa bastırılarak kullanılan, ucu sivri kürek. 2-Meni, er suyu.
Belek Çocuk bezi, kundak.
Belemek 1-İtina göstermek. 2-Kundak tapmak. 3-Bulaştırma, bulama.
Beli gelmek Cenabet olmak, boşalmak.
Bellemek 1-Toprağı bel aracı ile kazmak. 2-Öğrenmek. 3-Sanmak
Bellik İşaret, hatırlanması amacıyla belirlenen şey, iz.
Berklik Kabız.
Beşermek Başarmak.
Beştaş Beş taş ile oynanan çocuk oyunu.
Bevü Kedi.
Bıçkı Küçük testere.
Bıldır Geçen yıl.
Bider Tohum.
Bi_sokum Bir lokma, bir parça.
Bi_yol Bir kez.
Bibi Hala.
Bicik Buzağı
Bilecan Bilgili, alim.
Birti/birerti Biraz, az.
Bişi Yağda kızartılmış tava çöreği.
Bizez Gaz lambasının camı.
Bocu Sevimli köpek.
Boğazlı İştahlı.
Boğnamak Parça parça kesmek, dilimlemek.
Bohçacı Bohçası ile satış yapan kadın.
Bok Üst üste dizilmiş küçük taşların yıkılmasının amaçlandığı bir çocuk oyunu.
Bolalmak Bollaşmak, artmak.
Boranı Pestikan ve kabak ile pişirilen bir yemek.
Boyu devrilesice Beddua sözü.
Bozmancalık Bozgunculuk yapmak, arayı bozmak, sözünden caymak, caydırmak.
Bönsütmek Yersiz ısrar veya gereksiz davranışlarla hevesi kaçırmak.
Bözürlemek Bozulmak, düşünceli, sessiz ve moralsiz bir ruh haline bürünmek.
C
Ca_ra Sigara
Canı karar almak/almamak Gönül rahatlığıyla, içe sinerek karar vermek ya da vermemek.
Cankeş Telaşlı.
Carcur Şarjör.
Carı Eli çabuk, becerikli.
Carıcabbar Eline çabuk, becerikli, elinden iş gelen kimse.
Cartayı çekmek Ölmek, mefta olmak.
Cavramak Anlamak, kavramak.
Cayırtı vermek 1-Vazgeçmeye meyil etmek, vazgeçmeye çalışmak, sözünde durmamak. 2-Telaşla bağırıp, çağırmak.
Cazu Cazgır, geçimsiz kadın.
Celep 1-Aşısız büyümüş ağaç. 2-Hayvan tüccarı.
Cenger çalmak Metal yüzeylerin oksitlenme belirtileri göstermesi.
Cengerlemek Metal yüzeylerde oluşan oksitlenme.
Cerek Uzun, ince ve düzgün, bilek kalınlığında sırık.
Ceyran Elektrik, cereyan.
Cıbbış Kel kafa.
Cıccıs Deri veya bez parçalarından yapılan topla oynanan oyun.
Cıdır 1-Huzursuz, rahatsız, olaylardan çabuk etkilenip huylanan. 2-Titiz, detaycı. 3-Kırılgan alıngan.
Cıdırlanmak 1-Huzursuzlanmaya başlamak, bozulmak. 2-Bir işin, olayın veya nesnenin aksama, çatlama, zedelenme belirtileri göstermesi, bozulmaya başlaması.
Cıfıt Hızlı, eli çabuk.
Cılga Dar, taşlı yol, patika.
Cılk 1-Cıvık, sulu. 2-Laçka, 3-Ezik.
Cıncık 1-Cam parçası. 2-Cam gibi kaygan, parlak yüzey.
Cırcır 1-Böceğin ötüşü sırasında çıkardığı ses. 2-İnce ve tiz sesle sürekli konuşmak. 3-İshal olmak. 4-Az akan su. 5-Fermuar.
Cırık İncelmiş, yırtılacak derecede yıpranmış kumaş.
Cırım cırım etmek 1-Parçalamak. 2-Canını çok sıkmak, canından bezdirmek.
Cırmak Bez veya kumaş parçasını el ile yırtmak.
Cibar Yakı.
Cibelmek Şımarmak.
Cibelük Şımarmış.
Cibilliyet Soy, karakter.
Cici Böcek.
Cicik Meme.
Cimcik 1-Çimdik. 2-İki parmak ucuyla alınan miktar, tutam.
Cin düdüğü Söğüt ağacının ince dallarından yapılan, tiz bir ses çıkaran düdük.
Cingan Çingene.
Cinibis Kurnaz.
Cinni siyah Simsiyah, kapkaranlık.
Cip Aşırı, fazla.
Cobuduk Sevimli ve haşarı çocuk.
Cor cor Cıvık, sulu.
Corlaşmak Toplanıp sohbet etmek, konuşmak.
Coruk Gelişmemiş, büyümemiş.
Cöcü Küçük abdest, idrar. (Çocuklar için kullanılır)
Culbat Bezelye.
Culfacı Dokumacı.
Culuk Hindi.
Culuk cücüğü Kolay kanan, saf, cahil.
Cünubet 1-Cenabet. 2-Uğursuz.
Ç
Çağa Oğlan çocuğu.
Çağaldak 1-Çakıl. 2-Büyük ve küçükbaş hayvanların derisine yapışan dışkı topakları.
Çalba Çalı gibi karışmış saç.
Çalgı Diğer süpürgelere nazaran daha kalın ve sert çalı saplarından yapılan, süpürülmesi zor alanların kabasını almak için kullanılan süpürge.
Çalınmak Kendini harab edercesine çabalamak.
Çalkalama Ayran.
Çalkamak 1-Çalkalamak 2-Bulaşık, çamaşır yıkamak.
Çalkap Alelacele, bir anda.
Çalkap etmek Kapıp kaçmak.
Çalkap görmek Bir an, dikkat etmeden görmek.
Çalma Yeşil fasulyenin ince ince dilimlenmesi
Çalmak 1-Yoğurt yapılırkan sütü mayalamak. 2-Katmak, karıştırmak. 3-Birşeyi eline, üzerine ya da bir yüzeye sürmek, bulaştırmak. 4-Vurmak, dövmek. 5-Benzemek, birisini andırmak.
Çarhuta Çarpılmış, kötürüm olmuş.
Çarpı Beyaz badana toprağı.
Çarpı ekmeği Tandır yüzeyine çarpılarak yapıştırılan ve pişirilen ince ekmek.
Çarpı yapmak Badana yapmak.
Çarpınıp durmak Kendini helak edercesine çabalamak.
Çarpınmak Didinmek, çabalamak.
Çatal iskemle/iskembe X şeklinde tabure.
Çaynik Çaydanlık.
Çaysamak Çay içme isteği duymak.
Çele Çalma fasulyeden yapılan yemek.
Çemrek Çevik, becerikli.
Çendeleşmek Çekişmek, münakaşa etmek, ağız dalaşı yapmak.
Çene Köşe (Yer).
Çenek Cevizin ikiye ayrılan kısımlarından herbiri.
Çenesek Geveze.
Çenlemek 1-Rahatsız edici havlama. 2-Karşıdakine saygısızca karşılık vermek.
Çerçi Dolaşarak ufak tefek tuhafiye eşyaları satan kimse.
Çerlemek Feci şekilde can vermek.
Çeynak Kedi, köpek ve yırtıcı kuş gibi hayvanların sivri tırnakları.
Çığırmak 1-Çağırmak, seslenmek. 2-Çığlık atmak.
Çılbak Çıplak.
Çılbanmak Soyunmak, çıplak kalmak.
Çıngı Sıçrayan ateş parçaları.
Çırçıra çekmek Sıkboğaz etmek.
Çıtımak/Çitimek Çorap ve kıyafet türü şeylerdeki yırtıkları örerek onarmak.
Çiğ süzme Dutun sıkılarak süzülen suyunun kaynatılması yöntemiyle elde edilen birinci kalite pekmez.
Çillenmek 1-Patates ya da tohumların çimlenmesi. 2-Ağlamaklı olmak.
Çimdik Baş parmak ile işaret parmağının yutabildiği miktar.
Çimmek Yıkanmak.
Çinni Omuz ve sırt bölgesi.
Çinnine çıkmak 1-Haddini bilmemek, şımarmak. 2-Omuz ya da sırtına çıkmak. 3-Vücutta omuz ya da sırt bölgesi.
Çir Çekirdeği ile kurutulmuş kayısı, erik.
Çirli kabak Kabak ve erik kurusu ile pişirilen yemek.
Çirtermek Bir yere oturmak.
Çirtik Parmak şıklatma.
Çirtikli Kenarı tırtıklı tabak, kap.
Çitilemek Çamaşırı elde ovuşturarak yıkamak.
Çomça Kepçe.
Çorlu Nezle, grip gibi hastalıkla ağzı burnu karışmış.
Çödü Tıknaz ve sevimli
Çödürmek İşemek.
Çödürük İdrar.
Çörek Genellikle ıspanak iç harcıyla küçük bazlamaların kapatılması suretiyle hazırlanıp sac üzerinde pişirilen yiyecek.
D
Dadamuk İnsanı birşeye dadandıracak kadar ama azıcık tattırma ya da gösterme.
Dadanmak Musallat olmak, müptela olmak.
Dahra Geniş ağızlı satır.
Dalak İri bal dilimi.
Dalamak 1-Birisine kızmak, öfkesini ondan çıkarmak. 2-Vücutta acı, kaşınma veya kızarma hissi veren etkilere maruz (Böcek ısırması, dikenli veya zehirli otla temas etmek)
Dalanmak Başını belaya sokacak hareketlerde bulunmak.
Dalcınmak 1-Ummak. 2-Birşeyin başında dolanıp durmak.
Danlamak Karşıdakini rahatsız edecek şekilde konuşmak, ses çıkarmak.
Dar-tıkız Dar, sıkıcı, kısıtlı.
Dayak Destek aracı, dayanak.
Dayangal Dayanıklı, sağlam.
Dazlamak Zor beğenmek, çok incelemek.
Debertmek Kabartmek, yerinden oynatmak.
Değirmi Yuvarlak, yuvarlak şekilli.
Dek durmak 1-Yaramazlık yapmamak, uslu durmak. 2-Sabırlı, sabit kalmak.
Deleme 1-Topaç. 2-Peynirin mayalandıktan sonra süzülmeden önceki yoğurt kıvamındaki hali
Dene Tane.
Denelemek Tanelemek (Mısır, nar).
Depük Tekme.
Derecek Ağaçtan elma, armut toplamaya yarayan araç.
Desti geçmek Sözü dinlenmek, nazı geçmek.
Deşelemek 1-Toprağı eşelemek (Yüzeyden). 2-Bir konunun üzerine gitmek.
Deşti 1-Harabe yer. 2-Çekirdekten yetişmiş fidan.
Devri dönmek Gözü bir şey görmemek, çok öfkelenmek.
Devrüsü Ertesi zaman (Gün, Ay, Yıl).
Dırlamak Boşboğazlık etmek, rahatsızlık verecek şekilde konuşmak.
Dışa çıkmak Apdest bozmak, tuvalete gitmek.
Dışlığı gelmemek Rahatsız olmak, huzursuzlanmak.
Dışlık Rahat, huzur, ferahlık.
Dışlıksız Rahatsız, huzur vermeyen, geçimsiz, insanı bunaltan kimse.
Dızdirik Ehven.
Dibek Taştan oyulmuş havan.
Dibizot Depozito.
Diğrek Dirençli, sağlam, canlı.
Dilbaz Dilli, konuşkan
Dilli Konuşkan.
Dinaz Arkadan konuşmak, çekiştirmek, kötülemek.
Dinelmek Ayakta durmak.
Dirlik Geçim, uyum, anlaşma.
Dirliksiz Geçimsiz, anlaşması güç.
Ditmek 1-Kümes hayvanlarını tüyünü yolmak. 2-Yünü kabartmak, didiklemek
Dizlik Kadınların giydiği basmadan şalvar.
Dolak Dize kadar sarılan yün sargı, Çarığın üzerine dolanan dokuma
Dola_taşa Coşkulu, bereketli.
Dombala Yuvarlak hatlı tencere.
Dombalak Takla atmak.
Doz doz Soğuk, asık suratlı, sevimsiz.
Döğgel Dayanıklı, sağlam.
Döklüntü 1-Dökülmüş eşya. 2-Döküntü, değersiz şey.
Döl Çocuk.
Dulda Korunaklı, güvenli yer.
Duldalamak 1-Korunması gereken şeyi emniyetli ve korunaklı duruma getirecek tedbirleri almak. 2-Güneşten, rüzgardan korunmak. 3-Açıkta kalmamak, gizlenmeye çalışmak.
Durbak Durgun, hareketsiz, cansız
Düğüm çalmak Düğüm atmak.
Düğürcü En ince boydan biraz daha büyük bulgur.
Dülger Ağaç işleri yapan, marangoz.
Dürzü Aklı kötüye çalışan, kötü karakterli.
E
Ebemkarı 1-Çok bilmiş. 2- Kadın işlerinden anlayan hamarat erkek.
Eccük Azıcık.
Ecigici Hava atmakta, nispet yapmakta kullanılan bir söz.
Ecük Az, azıcık.
Eğdi Kesere benzer, toprağı yumuşatmak amacıyla kullanılan küçük araç.
Eh Kaka (Çocuklar için kullanılır).
Ehven Ucuz, kalitesiz.
Eke Çok bilmiş, kurnaz.
Ekir Eriyen tereyağın geride bıraktığı tortu.
Ekseriye Nadiren.
El bark(h)acı Elde taşıması kolay küçük bakraç.
Ele bakınç Başkasının maddi yardımına muhtaç, ele bakan.
Eli_avara Eli ağır iş yapan.
Ellehem Galiba.
Enük 1-Kedi, köpek yavrusu. 2-Çocuk.
Enüstü Biçki-dikiş kursları. (Enstitü)
Erbet Kaba saba, çirkin.
Esbap/Esbab Giyisi, kıyafet.
Esik Az, sığ.
Essah Sahi, gerçek
Eşbahlanmak Aşırı davranmak.
Eşgere Açık, besbelli, aşikar.
Eşkili köfte Bilye büyüklüğünde hazırlanan bulgur toplarına çeşitli bakliyat, et ve sumak ekşisi ilavesiyle pişirilen yöresel yemek.
Eşşek Ağaçtan, dört ayaklı, kabaca yapılmış çalışma platformu. (Odun keserken, biçimlendirirken.)
Eşşik Eşik.
Et kütüğü Üzerinde etin parçalandığı ya da kıyma haline getirildiği kütük.
Evermek Evlendirmek.
Evlek Tarlanın bölümlerinden her biri.
Evlik Kiler.
Evsinmek Ev gibi benimsemek, alışmak.
Eymi Emi, rica sözü.
Eznük Ezik, ezilmiş meyve veya sebze.
F
Faşe 1-Arsız, şirret, döğüşken kadın. 2-Fahişe.
Fehim Anlayış, akıl.
Ferik 1-Genç, körpe kız. 2-Civcivlikten çıkmış genç kümes hayvanı.
Ferikmek Halsizleşmek, içi geçmek, kendinden geçer gibi olmak.
Fesata vermek Çok fena kokutmak.
Fırdolayı Çepeçevre
Fışkı At ve eşek gübresi.
Filakka El büyüklüğünde yassı taşlarla, yuvarlak bir taşın sektirilmesiye oynanan bir çocuk oyunu.
Filik Civcilikten yeni çıkmış genç kümes hayvanı
Firenk Asma kilit.
Fos 1-İçi boş. 2-Birşeyin umulduğu gibi çıkmaması.
G
Gabga/Kabga 1-Yonga, talaş. 2-Ağaç kabuğu.
Gadasını almak Kaza ve belayı üstlenmek.
Gah/Kak Elma kurusu.
Gartlambuz Çocukları korkutmakta kullanılan bir söz.
Gavat Düzenbaz, güvenilmez, muhabbet tellalı.
Gay etmek Kusmak.
Gayda Kaide.
Geçe Taraf. (Yer)
Gedik 1-Bir yüzey üzerindeki çatlak, aralık, boşluk. 2-Yıkık duvar.
Gejgere İki tarafından tutularak malzeme taşımasında kullanılan araç.
Gelberi Mangaldan, ocaktan ateş almaya yarayan araç.
Gelengu Gelincik (hayvan).
Gencelmek Gençleşmek.
Gendime Kabuğundan soyulmuş aşurelik ya da yemeklik buğday.
Gerneşmek Gerinmek.
Gever Küçük su kanalı.
Gıgı Keçi dışkısı.
Gımıl gımıl 1-Sürekli kımıltı halinde iş yapmak. 2-Yavaş yavaş.
Gınnap Sağlam ip.
Gıpçar Yengeç
Gırgır 1-Döner fırçalı mekanik süpürge. 2-Şaka, eğlence.
Gırgır geçmek Dalga geçmek.
Gıtmır Cimri.
Gıtmır etmek 1-Maddi anlamda cimri davranmak. 2-Bir şeyi veya davranışı esirgemek, vermemek, kısıtlamak.
Gidik Keçi.
Gidişmek Kaşınmak, kaşıntı.
Gildik Taşla oynanan bir oyun
Gilik Simit biçiminde, simitten büyük ekmek.
Gobat Kaba, biçimsiz.
Gorlu katarlı Sırasıyla, sırası üstüne, muntazam.
Göbelek 1-Mantar. 2-Beyaz tenli, balık etli kız/kadın.
Göcek Tavana veya duvara bir şey asmak üzere çakılmış halka.
Göğeç Güveç.
Göğermek 1-Yeşermek (Bitki, ağaç). 2-Vurma, çarpma sonucu vücütta morluk oluşması.
Gölek Gölcük.
Gölermek 1-Bayılmak, kendinden geçmek. 2-Uzanmak, yayılmak. 3-Düşüp kalmak.
Gözer İri gözlü elek.
Gubarmak 1-Gururlanmak. 2-Övünmek, böbürlenmek, kibirlenmek. 3-Hindinin kabarması.
Gubur Çöp, pislik.
Guburlanmak 1-Gururlanmak. 2-Övünmek, böbürlenmek, kibirlenmek.
Guşgana Küçük tencere.
Gutça Ağa namzeti.
Gutçaba Hanım ağa namzeti.
Guz 1-Güneş almayan, serin yer. 2-Sonbahar.
Güççük Küçük.
Gün kurusu Kayısının güneş altında kurutulması ile elde edilen kuru kayısı.
Günü Kıskanmak.
Gürem gürem Sürüsüyle, gür olarak.
H
Haber anlatmak Söz dinletmek, anlamak.
Hacil Küçük düşmüş, utanmış.
Hafsinmek Çekinmek, sakınmak.
Hahurmak Balgam çıkarmak.
Haleylim 1-Dağınık, düzensiz, kalabalık. 2-Halay çekmek.
Halik Küçük taş parçalarının ve yoğun olduğu yer.
Hamiz Perşembe.
Hanpalamak 1-Yastık, yorgan, döşek vb. altüst etmek, kabartmak. 2-Bebekleri mıncıklayarak sevmek.
Hapenk Kepenk.
Harabat Harabe, virane.
Harani Genellikle ev dışında kullanılan orta büyüklükteki kazan.
Harer Keçi kılından dokunmuş çuval.
Harık Su kanalı, ark.
Haselek Pörsümüş, buruşmuş meyve.
Hasüde Pekmez ve nişasta ile yapılan muhallebi.
Hatırgeç Tandırın üzerine konulan demir çubuk.
Hayhaşem Alelacele, telaş.
Haylamak Gayrete getirmek, harekete geçirmek için iteklemek.
Haymasura Eğilen oyuncuların üzerinden sıçranarak atlanılan bir çocuk oyunu.
Hayvaniye Dayanıklı kış elması.
Hazm-ı taam Yemekten sonra hazmı kolaylaştıran yiyecek, içecek.
Hecük Bulgur yapılırkan arada kalan sağlam buğday taneleri.
Hedik Kaynatılmış buğday yemişi.
Hekiye Hikaye, masal.
Helbet Elbette.
Herise Kümes hayvanlarının eti ve gendime ile pişirilen yemek.
Herle Un çorbası.
Hers Öfke, kızgınlık.
Hezan Uzun ve düzgün, yontulmuş kalın ağaç.
Hıççik Lahana yaprağının kenarları alınmış orta damarı.
Hım hım Çekingen, becerkli olmayan kimse.
Hımhış 1-Tıklım tıklım, dopdolu. 2-Ezilmiş, parça parça olmuş. 3-Çok yorulmak, hali kalmamak.
Hırhız Hırsız.
Hırtlek Boğaz.
Hırtleklemek Boğazlamak.
Hışır 1-Süprüntü, işe yaramaz şey. 2-İşe yaramayan kimse. 3-Göze kaçan küçük madde. 4-Yenecek niteliği olmayan meyve, sebze.
Hızar Büyükçe testere.
Hızarcı Hızar ile kesip doğrayan.
Hikmetilaha Yüce Allah.
Him Yapı temeli.
Hindik Sümük.
Hizanlı Doğru, düzgün, titiz iş yapmak.
Hizmeker Hizmetkar.
Horanta Ev halkı.
Horata Dedikodu.
Hoyhoy 1-Başıboş, serseri kimse. 2-Düzensiz, dağınık iş yapan.
Hoyuk(h) Ağır kanlı, yavaş
Hökelekli Çalımlı, gösterişli.
Höldür höldür Göze batacak şekilde sallanarak yürümek.
Höllük Kundak çağındaki bebeklerin altına konulan elenmiş, ince toprak.
Hörlemek 1-Köpeklerin havlaması. 2-Bağırtıyla saldırmak. 3-Bir şeyin aniden ve gürültüyle gerçekleşmesi. 4-Ergenliğe giren erkeğin kalınlaşan sesi.
I-İ
Iğdıyla_dıllı Yalnız kalmış yaşlı çiftler için kullanılan söz.
Ibrıh İbrik.
Irgat İşçi.
Irzı kırık Arsız, hayasız.
Isırgı Isırgan otu.
Işılamak Gülümsemek.
İbicek Bölüşmek için kur'a çekmek.
İçe oy vermek Üzüntü duymak; pişmanlık duyarcasına üzülmek
İğ Örgü şişi
İkrah Nefret, iğrenti duymak.
İlahası kalmamak Hali olmamak.
İllangaç Salıncak.
İmicek atmak Kur'a çekmek.
İncesu İşemek.
İnçinim Kırılgan, nazlı.
İngılhış 1-Yataktan kalkamayacak kadar hasta olmak. 2-Elini, kolunu kıpırdatamayacak derecede yorulmak.
İri köfte İçli köfte.
İsim-şehir İsim-şehir oyunu.
İskembe İskemle.
İslim Kayısıları kükürtleme işlemi.
İslim evi Kayısıları kükürtleme işleminin yapıldığı yer.
İşlik Yakasız gömlek.
İşmar etmek Göz ile işaret etmek.
İt dirseği Göz kapağında çıkan arpacık.
İzan Düzen, tertip.
K
Kabuk Kayısı kurusu.
Kadeyif Kadayıf.
Kadeyif tabağı Yuvarlak fırın tepsisi.
Kâh Büyük nesnelerin geniş yüzeylerinin birleşme noktası, kenarı. (Masa, dolap, sedir vb.)
Kakırdak Kuyruk yağının küçük parçalar halinde kavrulması ya da kızartılması ile elde edilen yiyecek.
Kaluç Küçük orak.
Kamalak Beceriksiz, acemice
Kambak Kaba, şişkin, yuvarlak hatlı nesne.
Kanatlı İki kanatlı kapı.
Kandırıkçı Kandırmayı alışkanlık edinmiş, sahtekar.
Kanevre İnce deriden ayakkabı.
Kara pekmez Dutun sıkılarak süzülmesinden sonra kalan nektarın kaynatılması yoluyla elde edilen ikinci kalite pakmez.
Karaerik çürüğü Koyu, mor, siyaha yakın renk.
Karamuk Kendiliğinden biten ve genelde su kenarlarında yetişen, mercimek büyüklüğünde meyveleri olan ve yenebilen bitki.
Karartısı kalkasıca/galhasıca Ölüp gidesice. (Beddua sözü)
Kardağını düzeltmek Birisinin kusurunu düzeltmeye çalışmak.
Kardak Pürüz, hata.
Kargın 1-Akarsuya set yapılarak suyun çoğalması ya da yönlendirilmesinin sağlanması. 2-Setin yapımında kullanılan malzeme. 3-Suyun set önünde taşacak derecede birikmesi,
Kargına gitmek Set yapılan suyun taşması, set malzemelerinin de akıntıya kapılarak gitmesi.
Karım-hısım Akraba, tanıdık.
Kavlak Olgunlaşmaya başlamış kayısı.
Kavurga Kavrulmuş buğday yemişi.
Kayım Sağlam, dayanıklı, sert.
Kaysaklanmak Sıvı gıdaların yüzeyinde oluşan tortu/tabaka.
Kazguç Toprağı kazmaya yarayan küçük alet
Kazguçlama Toprağı yumuşatma, yüzeyden kazma, kazmalamak.
Kehan Ucu çengelli küçük araç.
Keküç Çekiç.
Kemirtlek 1-Kemirilecek dereceye gelmiş, kurumuş yiyecek. 2-Kemik gibi sert nesne.
Kendi gelen 1-Kendi kendine yetişen bitki, ağaç. 2-Bir hayvanın kendi kendine gelmesi sonucu sahiplenilmesi.
Kendir Kalın ip.
Kenef Tuvalet, hela.
Kerhanacı Edepsiz.
Kerhat Verimsiz, taşlı, sert toprak.
Kertinmek Övünmek, gururlanmak.
Kertmek Büzmek, sıkılaştırmak.
Kese 1-Kestirme yol. 2-Küçük torba. 3-Vücudu ovalamaya yarayan bez.
Kesik kahya Her konuda fikri olup, karışmaya hevesli kimse.
Kesim kesmek Bir karara varıp, caymamak üzere anlaşma yapmak, söz vermek.
Keskül 1-Keskin (Bıçak vb.) 2-Sert ve otoriter insan.
Kessek Büyük toprak topakları.
Kete İçine kuymak konularak yağlı hamurdan yapılan poğaça.
Keyveni Aşçı.
Kezbir 1-Besinlerin şekerlemesi. 2-Yaprakların yapışkan, saydam salgısı.
Kıh Çocuk dilinde bıçakla ya da keskin bir cisimle vücudun kesilmesi, yaralanması.
Kınnap Sicim, sağlam ip.
Kıran giresice Soyu tükenesice (Beddua).
Kısmık/Kısmuk Cimri, eli sıkı.
Kışgırmak/Gışgırmak 1-Nefes borusuna bir cismin kaçması sonucu can havline düşmek. 2-Öksürük nöbetine tutulmak. 3-Alevlenmek, harlanmak.
Kıtkıt oyunu Yuvarlak çakıl taşlarıyla oynanan bir çocuk oyunu.
Kıtlama Küçük küçük ısılarak çayın yanında tüketilen kesme şeker.
Kıyımsız Cimri, herhangi bir şeyi vermeye kıyamayan.
Kip Sağlam, şık, zarif, biçimli.
Kirçik 1-Aşırı kirlenmiş, içine işlemiş.2- Kirden dolayı işe yaramayacak hale gelen bez, kumaş, yün vb.
Kirtik Ufalmış, incelmiş sabun.
Kirtiş Girinti çıkıntı, pürüz.
Kişatlamak Gözetlemek, dikizlemek.
Kivre Kirve.
Kiznek Birbirine sıkıca yapışmış ve karışmış yün.
Kiznek çırpısı Yün çırpmakta kullanılan ince değnek.
Kocabaş Renkli pancar.
Koğa Kova
Koğu Dedikodu.
Kolçak Bilekten dirseğe kadar kola geçirilen kolluk.
Komçek Birbirini tutmuş, küme olmuş topaklar.
Koylek Külek, tahıl ölçeği (16 Kg).
Koynuna yahlamak "Koynunu pisletinceye kadar, yanından ayrılmasın" anlamında alaycı söz.
Köftelet Bknz: Eşkili Köfte.
Köke Dantel veya nakış ipliği yumağı, kuka.
Kömüş İştahlı, sağlıklı.
Kös Kapıyı desteklemesi amacıyla arkaya konulan kalas.
Kös kös durmak Somurtkan, çevreye ilgisiz, hareketsiz durmak
Köşger Ayakkabı yapan ya da tamir eden kimse.
Kötüsüne gitmek Gücenmek.
Köz tavası Sobaya kömür atmak yada kül çekmek amacıyla kullanılan küçük kürek.
Kubarmak 1-Kabarmak (Hindi). 2-Kendine aşırı güvenen pozlara girmek. 3-Gururlanmak
Kubat Kaba, biçimsiz.
Kulağasma Çok iyi olmama hali, biraz, tam değil. (Yakınma sözü)
Kunnamak/kunlamak Hayvanların yavrulaması.
Kurtlamak 1-Karıştırmak, deşelemek. 2-Araştırmak, üzerine gitmek.
Kurtlanmak 1-Uzun süre evde kalıp sıkılmak. 2-Kıskanmak. 3-Kuşkulanmak, işkillenmek.
Kurtlu Kıskanç.
Kuymak Un ve yağ ile tavada yapılan kahvaltılık aynı zamanda ketenin içine konulan malzeme.
Kül peynir Ovalanmış peynir.
Künde Hergün, her zaman.
Künkül Kakül.
Küpecik 1-Küçük küp. 2-Apalak tombul bebek, çocuk.
Kürsü Isınmak amacıyla odada bulunan tandırın üzerine konulan tahta yapı.
Kürtün 1-Sık, sıkışık, yoğun. 2-Biriken kar yığını. 3-Semer.
Kürük Sıpa.
Küt gitmek/düşmek 1-Aniden düşmek, yuvarlanmak, yıkılmak. 2-Tandırın yüzeyine yapışmayıp düşen hamur topakları.
L
Laf horata Dedikodu, lakırdı.
Lazımlağa Lazımlık, sürgü.
Leccetmek Israrın tadını kaçırmak, aşırı ısrar etmek.
Loğ Damların toprağını sıkıştırmaya yarayan silindir taş
Loloz İçine kıyma,ıspanak vb. konularak yapılan, uzun ve ince iki kenarı kapatılmış pide
Löbet şekeri Küçük tedavilerde kullanılan doğal şeker.
Lök 1-Ağırlaşmak, oturduğu yerde kalmak. 2-Erkek deve.
M
Madehoş Mayhoş.
Mahana 1-Mani, engel. 2-Sebep.
Makat Duvara bitişik, tahtadan yapılmış sedir.
Makine Araba, kamyon gibi taşıtlara eski zamanlarda verilen isim.
Malamat 1-Ziyan etmek, rezil etmek. 2-Oyalamak.
Mamo Aptal, bön.
Mandister kumaşı İngiliz kumaşı (Manchester).
Mapis/mapus Hapishane, hapis.
Maran Sebze ekilen tarla parçası.
Marem Meram, maksat, istek, amaç.
Mastaba Yamaç yüzeylerde basamaklanma.
Maşara Bağ, bahçede ekim için ayrılmış küçük toprak parçası.
Maşatlık Ermeni mezarlığı.
Mazarat Yaramaz, zarar veren, yerinde duramaz.
Mazaratlık Kötülük yapmak, zarar vermek.
Mehele almak Önemsemek.
Melefe Yorganın iç kılıfı.
Melemez Beceriksiz, eli ağır.
Mesere Pekmez yapımı sırasında dut veya üzümün suyunun süzülüp aktığı kanallı taş veya tahtadan araç.
Metlik Sopalarla oynanan bir çocuk oyunu (Çelik-çomak).
Mezbelelik Yıkık dökük, viran yer.
Mezetlenme Nazlanma.
Mıh Çivi.
Mırç olmak Ezilmiş, çürümüş, cıvımış meyve veya sebze.
Mırık(h) Canlılık, moral, sevinç.
Mırk olmak Katılaşmış, tutmuş yiyecek.
Mısmıl 1-Yeter miktarda, oranda olan. 2-Umulan düzeye ulaşmış. 3-İçe sinesi. 2-İyileşmek, düzelmek.
Mıymıntı Uyuşuk ve mızmızca iş yapan.
Mızganmak Uyuklamak, içi geçmek.
Mızgı daralmak İçi sıkılmak, bunalmak.
Miccik Küçücük, minnacık.
Misafir odası Genellikle misafirlerin kabul edildiği ve özel günler hariç gündelik yaşantıda kullanılmayan döşeli oda.
Mucur Tahıl ölçeği (4 Kg). -Çeyrek Külek-
Muğur olmak Önce istemezken sonradan o şeye muhtaç duruma düşmek.
Muhanet Zavallı, acınası, yardıma muhtaç.
Muraz İstek, gaye.
N
Nacak Küçük odun baltası.
Nacar Usta marangoz.
Naçar Çaresiz.
Nak(h)as Beklentilerin dışında olan, şaşırtan, nadiren gerçekleşen.
Nallı Dediğim dedik, kendisine laf söyletmeyen, inatçı.
Namazlağa Seccade.
Ne baht_ola Şanslı, bahtı iyiye gitmiş.
Nebat şekeri Küçük tedavilerde kullanılan doğal şeker
Neçe Nice.
Nelbeki Bakırdan küçük, derin olmayan sahan.
Nezelmek İncelmiş, seyrekleşmiş, eskimiş dokuma.
Nezük 1-Nazik, taze (Bitki). 2-Hassas, kolay etkilenen kimse.
Niza 1-Kavga, can sıkıntısı. 2-Ağlamak.
Niza çıkarmak Kavga, can sıkıntısı çıkarmak, ara bozmak.
Nizacı Kavgacı, geçimsiz.
Nizalı 1-Asık suratlı, 2-Ağlamaklı, ağlak.
Nöker Kuma.
O-Ö-P-R
Oh etmek Sarılmak, yanaktan öpmek, hasret gidermek.
Okuyucu Düğünlere ya da toplantılara çağrı yapmak üzere görevlendirilen kimse.
Omaç Ovalanan yufkaya pekmez ve tereyağı ilave edilerek yenilen tatlı/yemek.
Ot yastığı İçi otla doldurulmuş, duvara dayanan yastık.
Öndüç Ödünç.
Öneyi Uyumsuz, soğuk kimse.
Öte_geçe Öteki taraf (Yer).
Öteden_beri olmak Telaşlı, heyecanlı, yerinde duramaz olmak.
Öteğsü Bir önceki gün, evvelki gün.
Ötürmek 1-Büyük abdestini yapmak. 2-Batırmak, berbat etmek.
Ötürük İshal.
Öveç İki yaşından büyük koyun.
Özgöğüncüsü İnsanın yakınındaki bir duruma içten içe üzülmesi, içine dert olması.
Paçasını çalmak Kibirli kibirli yürümek.
Pahalıcı Pahalıya satan.
Paklenmek Paklanmak, temizlenmek, kaybolmak.
Palavar Kapının üst sövesi.
Pallo Kaba saba adam.
Papak Gözleri açıkta bırakcak şekilde örülmüş yün başlık.
Parmakçalık Korkuluk, parmaklık.
Part Mide, göbek.
Partal atmak Palavra atmak.
Partalcı Palavracı.
Patates tatlısı Yağda kızartılmış patates püresi topaklarına şerbet dökülerek hazırlanan tatlı.
Pel pel bakmak Şaşkın, saf bakış.
Pelesenk Bir sözün sürekli dile dolanması.
Pelit gibi Meşe ağacının tohumundan esinlenilerek sert, sımsıkı anlamında benzetme.
Pelverde Kayısı marmelatı.
Pendir Peynir.
Pers olmak Yüzükoyun düşmek, kapaklanmak.
Pestikan Pişirilmiş yoğurttan yapılan ekşi krema.
Peşkir Havlu.
Pırtlatmak Çekirdekli meyvelerden (Kayısı, vişne gibi) çekirdeğini çıkarma işi.
Pırtı Kumaş.
Piçekli Havuç.
Pimpirikli Kuşkucu, evhamlı.
Pin Kümes.
Pisik Kedi.
Pişmancalık Pişmanlık verecek söz ve davranışlarda bulunmak.
Piz Ağaçların ballı salgısı.
Pöçük 1-Kuyruk sokumu. 2-Uç, kıyı.
Pösteki Keçi veya koyun postu.
Pürpürüm Semizotu.
Rapat Tandıra ekmeği yapıştırmaya yarayan yastık benzeri araç.
S
Sacayağı Üçgen biçiminde üç ayaklı, ocak veya mangal ateşinin içine konulan, üzerinde yemek pişirilen araç.
Saçak 1-Çatı çıkıntısı. 2-Yer bezi.
Sak(h)o Erkek ceketi.
Sakametlik Sakatlık, kaza, istenmeyen durum.
Sal taşı Tencerede dolma, sarma gibi yemeklerin malzemesini bastırmak için kullanılan pürüzsüz yüzeyli, yassı taş.
Saldır saldır Bol, geniş, salkım saçak elbise.
Saplak Saplı tas.
Sarat Genelde nohut elemek için kullanılan iri gözlü kalbur.
Sasımak Kötü kokmak, kokuşmak.
Satak Salgın.
Savan Kilimden daha ince dokunmuş yayvan örtü, yaygı.
Sayeban İstenilen şeyi başkasının sayesinde elde etmek.
Selpük 1-Gevşek ya da iri dokulu örgü, kumaş. 2-Aralıklı dizilmiş, sıkışık olmayan.
Seme Bön, durgun, aptallaşmış.
Seme seme Hiçbir şey olamamış gibi davranmak, umurunda olmamak.
Sepelemek 1-Serpmek. 2-Yağmurun çişelemesi.
Sepreşmek Askıntı olmak, bulaşmak, rahatsız eden yakınlaşma
Serseyip Başıboş kalmış.
Sevran Seyrek, gevşek.
Sevranlamak Genişlemek, esnemek.
Seyip Hayvanları kendi başlarına bırakmak, bir yere bağlamadan ortaya salmak.
Seyran 1-Havadar. 2-Seyrek dokulu örgü, kumaş.
Seyrangah Açık, ferah, manzaralı yer.
Sıkı 1-Sıkıştırma. 2-Cimri
Sındı Makas.
Sınıkçı Kırık, çıkık tedavilerini yapan halktan kişi.
Sırışlamak Kaba dikiş.
Sırtarmak 1-Sinir bozucu gülüş. 2-Yakışmamak, uymamak.
Sille Tokat.
Sin_ayağı Dört ayaklı tahtadan sehpa.
Sini Üzerinde yemek yenilen büyük bakır veya pirinç büyük tepsi.
Sini bağlamak Ev baklavası ya da kurabiyesinin büyük tepsi içinde üzerine özel örtüsüyle bağlanarak düğün evine gönderilmesi.
Sinilemek İnlemek, sinir bozucu ağlama sesi.
Sinor Tarla, bahçe sınırı.
Sirke Bit yumurtası.
Sitil Kova.
Sivik Dam ya da çatının uç kısmına yakın kısımları.
Sofra bezi Üzerinde yemek yenilen ya da sini veya masanın altına serilen örtü.
Sok(h)ranmak Gücenme, gücenik hareketlerde bulunma.
Somruk Tülbente sarılmış tatlı bir yiyeceğin bebeklere emzik olarak verilmesi.
Sosurdamak Asık yüzle oflayıp puflamak
Soyk(h)a 1-İşe yaramaz. 2-Kadın cinsel organı.
Sozalmak 1-Suratını asmak. 2-Süzgün durmak.
Söz temsili Benzeterek, örneklerle konuyu anlatmak.
Su dökmek İşemek.
Suluk 1-Oda içerisindeki banyo yeri. 2-Su bidonların konulduğu yer.
Suran Tandır yandığı esnada çamaşır yıkama olayı.
Süğüm 1-Düğüm. 2-Karışmış iplik.
Süllüm Merdiven.
Sümsük Uyuşuk, mıymıntı, pısırık.
Sümündür En ince bulgur.
Süt elması Sulu bir elma çeşidi.
Sütlü kabak Süt ve kabak ile pişirilen yemek.
Süzek Süzgeç
Ş
Şadıman Mutlu, sevinçli.
Şah kilimi Eskimiş kumaş parçalarının birleştirilmesiyle yapılmış yaygı.
Şahan Şahin gibi, atak.
Şahbaz Becerikli, atılgan, cesur.
Şahra Her iki yanında yük taşıması amacıyla eşeklerin üzerine takılan ağaçtan yapılmış araç.
Şaplak 1-Tokat. 2-Alkış
Şarmuta Şirret, yaygaracı, geçimsiz kimse.
Şebapçı Karşısındaki insanın gönlünü söz ve davranışlarıyla alabilen, kendini sevdirmeyi bilen kimse.
Şelek 1-Yük. 2-Zor, yorucu. 3-Ağır sorumluluk.
Şeytan kaşığı Uzun tırnak.
Şıra Dut şerbeti.
Şibik Göz çapağı.
Şikar Kıymet vermek, gerektiği değeri vermek.
Şinanay Gaz lambası. (Genelde daha küçük olanları için kullanılır)
Şirelenmek 1-Meyvenin olgunlaşıp şeker miktarının artması. 2-Nazlanmak.
Şöğört Şörük, salya.
Şu_misilli "Böylesine güzel olan" anlamındaki söz.
T
Tahta sini Yerden 15-20 cm yüklekliğinde, üzerinde yemek yenilen tahtadan yapılmış yuvarlak sini.
Tahtambar Tahtadan yapılmış ambar.
Tahtambet Tahtadan yapılmış asma kat.
Taka Duvara oyulmuş göz, niş.
Takavut/tagavud Emekli, tekaüt.
Takıntı 1-Takı. 2-Dost, arkadaş, metres.
Talatoş Kendine bakamayan, dağınık.
Tama/taman 1-Demin. 2-'Tamam mı' anlamında söz.
Tan etmek Beklenmeyen anda veya şekilde ortada bırakmak, rezil etmek.
Tan olmak Beklenmeyen anda veya şekilde ortada kalmak, rezil olmak.
Tangayaz 1-Açıkta, uluorta, korunmasız kalmak. 2-Terkedilmek, yüzüstü kalmak. 3-Yeterli tedbir almadan bir işe kalkışmak. 4-Kapıyı, pencereyi dayamak, cereyanda bırakmak. 5-Bulutsuz, kuru soğuk hava.
Tavatir İyi, güzel, hoş.
Tazirlemek Azarlamak, terslemek
Tehna Tenha, ıssız.
Tekmil Tamamlanmış, bütün, eksiği olmayan.
Tekmillemek Tamamlamak, eksikleri gidermek.
Telaşe memuru Telaşlı olmayı huy edinmiş kimse.
Telefsimek Bunaltı duymak, içi geçmek, yüreği ezilmek.
Telis Büyük çuval.
Temek Işıklık, pencere açıklığı.
Temsil getirmek/vermek Benzeterek, örneklerle konuyu anlatmak.
Terçimek 1-Karın eriyerek yumuşaması. 2-Şekerli gıdaların yumuşak kıvama gelmesi.
Terek Raf.
Terelelli Oynak, aklı havada.
Teres 1-Ahlaksız. 2-Yaramaz çocuk
Terki 1-Binek hayvanlarının arka oturak kısmı. 2-Yükü sırtında taşımak. 3-Traktör ya da at arabalarının römork kısmı.
Ters dombalak Düşmek, gerisin geriye yuvarlanmak, tersi dönmek.
Tersik Tavan taşıyıcısı uzun ağaç.
Teşt Bakır ya da alüminyumdan büyük leğen.
Tezek Yakacak olarak kullanılmak üzere kurutulmuş hayvan gübresi.
Tık-tık Üstü deri tahta terlik.
Tımsıtmak Rengini belli etmemek, sır tutmaya devam etmek, sezdirmemek.
Tızgırmak Aniden, hızlıca kaçmak.
Tincik Kendiliğinden filizlenme.
Titeklenmek 1-Gıdaların hafiften küflenmeye yüz tutması. 2-Turşunun yüzeyinde oluşan beyaz tabaka.
Tok(h)lu Altı aylık ile bir yaş arasındaki kuzu.
Tokaç Yün yıkamada kullanılan kalın sopa.
Tokuşmak Kafa kafaya çarpışmak.
Tokuşturmak 1-Kafa kafaya çarpıştırmak. 2-İki cevizi birbiriyle kırmaya çalışmak. 3-Değiştirmek.
Tomca Toplu, dağılmamış ve bir küme oluşturmuş bitki, dal, yaprak, sap vb.
Topak ekmek Tandırda pişirilen, çarpı ekmeğinden daha kalın ve küçük ekmek.
Totobaz Ustalıkla herkesi ve durumu idare edebilen, çok bilmiş.
Tök sözlü Dobra, sözünü sakınmayan.
Tölleştirmek İşleri toparlamak, yoluna koymak. Düzenlemek, düzeltmek.
Töllü Derli toplu, düzenli kimse.
Töllü iş yapmak Düzgün, tertipli iş yapmak.
Töremeyesice 1-"Keşke doğmasaydın" anlamında kızgınlık ve beddua sözü. 2-"İyi ki doğmuşsun" anlamında çocuklar için kullanılan sevme sözü.
Tuğranda Turfanda.
Tuluk 1-Yanak. 2-Bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi.
Tuman Külot.
Tumb Tümsek.
Turtur Tırtıl.
Tutak Tencere tutacağı (Bez, örgü).
Tutamak Sebep.
Tutarga 1-Güvence. 2-Tutulmaya müsait şekilli nesne.
Tutmaç Kare kesilmiş erişte.
Tuz ağusu Aşırı tuzlu.
Tüken Dükkan.
Türlü tevür Türlü türlü.
U-Ü-V
Ud altında kalmak Gönül almaya veya geleneksel saygı çerçevesinde yapılan davranışa ya da iyiliğe karşılık kendini borçlu hissetmek.
Ud savmak Gönül alma veya saygı çerçevesinde yapılan davranış ya da iyiliğin karşılığını vermek, sorumluluğunu gidermek.
Uğunmak Ağlama, gülme ya da büyük bir acı sırasında tıkanmak, kıvranmak, bayılmak.
Uppa İnsanları sözleri ve davranışlarıyla ustaca idare etmesini bilen.
Usturuplu Ustalıklı, uygun, derli toplu, işe yarayan.
Usuhmak Pusup kalmak, sinmek.
Uşak 1-Çocuk. 2-Ahali.
Üğrülenmek Hafifçe belli bir ritimle sallanmak
Ülüş Paylaşma.
Üstbaş Odanın, tarlanın veya bahçenin girişe uzak kısmı.
Üşük Üşümüş, üşümeye eğilimli.
Vabal Vebal, günah.
Vala Kürsünün üzerine sıcağı koruması amacıyla örtülen büyük yorgan.
Verinkar Verimli.
Y
Yağarnı Sırt.
Yağlık Mendilden büyük bez.
Yak(h) Duvara yapıştırılmış tezek.
Yamçı Atın üzerindeyken soğuk ve yağmurdan korunmak amacıyla giyilen keçeden örtü.
Yarayışlı. Yararlı.
Yarımlağa Tahıl ölçeği (8 Kg). -Yarım Külek-
Yavsunmak Gizliden gizliye yardım dilenmek, beklenti içinde olmak.
Yavşak Bit yavrusu.
Yaygı Yere serilebilecek büyüklükte örtü.
Yayma Çok büyük çuval.
Yekişmek Durma, oturma, yatma pozisyonlarında toparlanmak, harekete geçmek.
Yel Rüzgâr
Yel girmek Kas dokusunda ağrılı sertleşme, tutulma.
Yel Önünün Yengesi Canı tez, becerikli kimse.
Yemişan İğde.
Yenli 1-Hafif (Ağırlık). 2-Canı tez.
Yernen yeksen Yer ile aynı düzeyde, yer ile bir.
Yetik/Yetük Yetişmiş, büyümüş, büyük sayılabilecek.
Yılan cücüğü Çok üşümüş el, ayak.
Yıpıldamak 1-Kaş, göz hareketi yapmak. 2-Parlamak, ışıldamak.
Yiğidiken_yık(h)ılasıca Genç iken ölesice (Beddua).
Yitimek Yağlı ürünlerin bayatlamaya yakın koku ve tat bırakması.
Yoğurt çalmak Yoğurt mayalamak.
Yoklamak 1-Ziyaret etmek, uğramak 2-Hediye vermek. 3-Ağzını aramak.
Yorçumak Hem yorgunluk hem de bezginlik ve sıkılmışlık hali.
Yornuk almak Yorgunluk gidermek, dinlenmek, nefeslenmek.
Yu_mak Yıkamak.
Yuk(h)a 1-Yufka ekmeği. 2-Sığ, derinliği az, ince.
Yumuş Yapılması istenen şey, rica, buyruk.
Yumuş uşağı Getir-götür işleri yapan çocuk.
Yunmak Yıkanmak, temizlenmek.
Yüklü Hamile.
Yüklük Yatak, yorgan gibi büyük eşyalar için yapılmış, duvara gömülü büyük dolap.
Yülme Kenger sakızı bitkisinin yenilebilen sap kısmı.
Yülmek 1-Kumarda ve oyunda kazanmak. 2-Dalları yaprak ve dikenlerindan arındırmak. 3-Sebze, meyve koparmak.
Yüreğe oy vermek İç ezikliğine kapılmak, pişmanlık duymak.
Yüzgörümlüğü Damadın gelinin yüzünü açarken vermesi adet olan armağan.
Yüzünkuylu Yüzükoyun.
Z
Zaar Küçük köpek.
Zahar Zahir, herhalde.
Zahra Öğütülecek tahıl.
Zahter Kekik bitkisi.
Zararı yok "İyi gibi" anlamında söz dizisi. (Örn: Bugün zararım yok.)
Zavar Hayvan yemi.
Zebil ziyan olmak 1-Kıymeti bilinmemek. 2-Rezil olmak.
Zelber 1-Sıkıntı, yük. 2-Değeri kalmamak, değersiz duruma düşmek.
Zemheri Kara kış.
Zıbarmak 1.Ölmek. 2.Uyumak.
Zıkkım Zehir.
Zırtaboz Dalavereci, sözünde durmayan, düzenbaz.
Zırza Çengelli, geçmeli kilit.
Zırzalamak Kilitlemek.
Zırzop 1-Havai, başına buyruk kimse. 2-Yeşil soğandan yapılan düdük.
Zibil Çöp.
Zivziklemek Birisini bir şey yapmaya, düşünmeye, yönlendirmeye gizliden, ısrarlı bir çabayla teşvik etmek, ikna etmeye çalışmak.
Zorsunmak Bir işe başlarkan zoruna gitmek, isteksiz ve ağır davranmak.
Zöhür Sahur.
Zumzuk Yumruk.


Güncelleme Tarihi: 10.09.2017
Akil Alparslan 
 
 

 

Diğer Siteler:

https://akilalparslan.blogspot.com/

https://retroplan.blogspot.com/ 

https://www.flickr.com/photos/akilalparslan/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder